Bölüm 1: Ego Nedir? Ne İşe Yarar?
Ana karakterimiz Isagi, ulusal turnuvalara katılmaya çalışan sıradan bir lisenin, sıradan bir oyuncusudur. Futbol yetenekleri ortalama olmasına karşın, farkındalık seviyesi istisnai bir düzeyde olduğundan, toplamda 22 oyuncunun oynadığı akıcı bir oyunda, anlardaki fırsatları ve riskleri fark edebilmekte ve bunu takımının lehine kullanabilmektedir.
Anime, Isagi’nin lisesinin ulusal turnuvalara katılma maçının son dakikasında başlar. Isagi’nin takımı 1-0 geridedir ve maç bitmek üzeredir. Bu sonuçla bitmesi halinde ulusal turnuvalara katılamayacaklardır. Rakip ceza sahasında Isagi topla buluşur ve kaleci ile karşı karşıya kalır. Takımını kurtaran golü atıp kahraman olma şansı avcunun içine kadar gelmiştir. Tam o anda, daha boşta olan bir takım arkadaşını fark eder ve topu ona yollar. Takım arkadaşı topu direğe vurur ve golü kaçırır, Isagi’nin takımı elenmiştir.
Teknik direktörleri maç sonrasında takımı toplar ve harika oynadıklarını, takım oyunundan asla şaşmadıklarını ve bu sebeple kaybetseler bile başarılı olduklarını söyler. Isagi buna katılmaz. Verdiği karar sebebiyle sıradan bir takımın sıradan bir oyuncusu olarak unutulacağını düşünür. En sonunda eve dönüş yolunda kendini tutamaz ve ağlamaya başlar. Aslında içten içe o golü atmış olmayı, sonrasında da ulusal şampiyonaya katılarak, dünyanın en iyi oyuncusu olma yolunda ilerlemiş olmayı istemektedir. İşte bu, Isagi’nin egosunun ne kadar canlı olduğunun ve başarı hırsıyla içten içe yanıp tutuştuğunun göstergesidir.
Isagi, eve geldiğinde bir sürpriz ile karşılaşır. Japonya’nın en iyi forvetini yetiştirmek üzere, Japonya’nın 20 yaş altı en iyi 300 forvetinin davet edildiği Blue Lock adlı projeye katılmaya hak kazanmıştır. Bu projenin amacı, Japonya’ya dünya kupasını kazandıracak forveti bulmaktır. Bu davet ile beraber seçilen 300 oyuncu, Blue Lock projesinin lideri Ego Jinpachi’nin konuşmasını dinlemek üzere bir konferans salonuna toplanır. Ego Jinpachi’nin adı özenle seçilmiştir. Kendisinin futbol hakkındaki görüşleri, takım oyunu ve egoların ön plana çıkmamasına dayalı Japon futbolunun tam zıttıdır. Ego, Japonya’yı dünya şampiyonu yapacak, dünyanın en egoist forvetini bulmayı amaçlamaktadır.
Ego, konuşmasına Japonya’nın neden dünya kupasını kazanamadığını ve her seferinde son 16 turunda elendiğini anlatarak başlar. Japonya gerçekten de sürekli aynı şekilde son 16’da elenmektedir. 2002 yılında İlhan Mansız’ın son saniye golüyle Türkiye’ye, 2010 yılında son penaltı vuruşlarında Paraguay’a, 2018 yılında 2-0 öne geçtikleri maçta yine bir son saniye golüyle Belçika’ya ve son olarak 2022 yılında yine 1-0 öne geçtikleri maçta son penaltı vuruşlarıyla Hırvatistan’a kaybetmişlerdir. 20 yıllık bir periyotta sürekli aynı şekilde kaybetmek sizce ne kadar tesadüf olabilir?
Ego bunu şöyle açıklar. Kritik bir anda, takımı bir kenara koyup bencil, ya da bireysel, bir şekilde inisiyatif alıp bu inisiyatifi başarıya ulaştırabilmek ancak ve ancak güçlü bir egoya sahip bir insanın yapabileceği bir şeydir. Ülkelerini dünya şampiyonu yapmış Pele, Maradona ve Ronaldo gibi oyuncuların egolarının ne kadar güçlü olduğunu, onların röpörtajlarını da refere ederek dinleyicilere anlatır. Japonya’nın eksiği ise tam da böyle bir oyuncudur. Blue Lock projesinin sonunda 299 kişinin kariyeri bitecek, fakat kazanan o 1 kişi, Japon milli takımının forveti olmaya hak kazanacaktır. Normalde oldukça uyumlu bir karaktere sahip olan Isagi, bu açıklamaların üzerine heyecanlanır ve projeye katılacağını belirtmek üzere koşmaya başlar. Isagi’nin içindeki o yanıp tutuşan ego, bu projenin kazananı olmak ve sonuç olarak, dünyanın en iyisi olmak istemektedir.
Bölüm 2: Ego’nun Özü
Sıfırı Bire Çevirmek
Futbol, aslında insanın içindeki savaşma güdüsünün bir tezahürüdür. Savaş ise var olma ve yok olma arasındaki sınırda, egoların birbiriyle çarpışmasıdır. Bu çarpışma, sıfır ile bir arasındaki farkı belirleyen en temel unsurdur.
Ego Jinpachi, bunu oyunculara aktarabilmek amacıyla 300 oyuncuyu takımlara bölerek bir kampüsün içine yerleştirir. Kurallar aslında basittir, gol atan oyuncular daha güzel yemekler yiyecektir, daha iyi şartlara sahip olacaktır ve takımın en golcü oyuncusu, maçlar sonucunda takımı elense bile elenmeyecektir. Isagi’nin binasında Takım V’den Takım Z’ye olmak üzere 5 takım vardır ve bu takımlardan üçü grup maçlarından sonra elenecektir. Ego, onlara bu adlandırmanın ve kötü şartlarda yaşamalarının sebebinin, 300 oyuncu arasından en kötüleri oldukları için olduğunu söyler. Fakat aslında bütün binalardaki oyunculara aynı şey söylenmektedir ve kimsenin bundan haberi yoktur. Bu söylem, Ego’nun oyuncuları kötü olduklarına inandırmak ve zor şartlarda savaşmak üzerine eğitmek için uyguladığı bir stratejidir.
Düdüğün çalmasıyla beraber ilk maç başlar. Isagi’nin takımı Takım Z, Takım X ile karşı karşıya gelir. Ego’nun, takımın en golcü oyuncularına sağlayacağı avantajlar sebebiyle kimse takım oyunu oynamayı düşünemez ve herkes topa saldırmaya başlar. Oyuncular kendi takım arkadaşlarından bile topu çalmaya çalışmaktadır. Isagi olanları şok içinde izler, adeta futbolun sıfır noktasına hatta insanlığın sıfır noktasına dönülmüş gibidir. Bu 22 insanın hayatta kalma uğruna birbiriyle savaşıdır. Sahadaki kaosun ortasından, uzun boylu, iri yarı ve aynı zamanda yetenekli olan Takım X’ten Barou adlı karakter, topla beraber çıkar. Müthiş hareketler yaparak uzaktan bir şutla maçı 1-0 yapar, Isagi’nin takımı geriye düşmüştür. Sahanın en güçlü egosuna sahip oyuncusu, diğer 21 oyuncunun arasından parlamış ve sıfırı bire çevirmiştir. Barou’nun sahanın en güçlüsü olduğunun anlaşılması üzerine Takım X oyuncuları, ancak ve ancak takımca kazanabileceklerini ve Barou’yu yenemeyeceklerini anlamışlardır. Bu andan itibaren Takım X, Barou merkezli bir organizasyon kurgulamaya başlar, böylece Takım X gerçekten bir takım olmuştur.
Bu hikaye size de tanıdık geldi değil mi? İnsanlık tarihi boyunca insanlar, genelde güçlü bir lider aramışlar ve en güçlü egoya sahip olanın etrafında bir toplum inşa etmişlerdir. En ilkel dürtülerimizden biri budur ve zor durumlarda hayatta kalma şansımızı maksimize etmemize olanak tanımıştır. Barou ise, en iyi olma hırsı sebebiyle yeteneklerini geliştirmiş ve kendisine güçlü bir ego inşa etmiştir. Bu sebeple de varoluş savaşında, kazanmak için ilk adımı atabilmiştir. Barou liderliğinde Takım X, organize olmasıyla beraber, hala bir takım olmayı başaramamış Takım Z’ye karşı 5-0 öne geçer. Isagi’nin takımı feci bir şekilde yenilmektedir.
Bölüm 3: Ego Yoksunluğu
Farkında Olma Hali
Ego, insanın kendine özgü ruhsal ve bedensel bütünlügünün, ve bunun zihinsel algılanışının genel ve soyut adıdır. Güçlü bir ego, içimizdeki dürtüleri kontrollü bir şekilde yöneterek diğer canlılara karşı rekabet avantajı elde etmemizi sağlayabilir. Bu durum, benliğimizin doğruluğunu tasdik edeceğinden, elde edilen her rekabet avantajının egoyu belli bir ölçüde beslemesi doğaldır. Bununla beraber, hepimiz dünyayı kendi bakış açımız ile yorumladığımız için, egonun varlığı doğanın algılanışında belli bir çarpıklığa sebep olur. Bu nedenle egonun haddinden fazla beslenmesi, bireyin algısını haddinden fazla çarpıtacak ve onu yozlaştırmaya başlayacaktır.
Farkındalık arttığında ise, birey yavaşça doğanın frekansına yakınsadığından, egoyu beslemeyi bırakır ve ego yoksunluğu ortaya çıkar. Bu anlarda bireylerin iç sesleri onlara çarpıtılmamış gerçekliği iletir. Böylece birey, yaşananlar ve yaşanacaklar hakkında kuvvetli bir sezgiye sahip olur.
Isagi, maçı kaybedecekleri kesinleşmiş olsa bile bu maçta bir gol atmadan asla takım olamayacaklarının farkına varmıştır. Bu sebeple 2 takım arkadaşını ikna edip, onlarla paslaşarak bir gol yaratmak ister, fakat bu sefer lise maçında yaptığı hatayı yapmayacak, Blue Lock projesinin ruhuna uygun olarak golü kendi atacaktır. Ceza sahasının dışında topla buluşur. Topa vurmaya hazırlanırken Isagi bir ego yoksunluğu anı yaşar. O anda iç sesi ona, takım arkadaşı Kunigami’ye pas atması durumunda gol atacaklarını söyler. Başka hiçbir şey düşünmeden pası atar ve Kunigami’nin vuruşuyla top ağlarla buluşur. Isagi, tamamen gol atmaya odaklanmış olmasına rağmen, yüksek farkındalığı sebebiyle Kunigami’nin vuruş yeteneğinin farkına varmış ve golün kokusunu almıştır.
Isagi’nin buradaki davranışı şu anlama gelmektedir. Dünyanın en iyisi olmak istemesine rağmen, takım arkadaşının bir konuda kendisinden iyi olduğunu kabul etmiştir. Dahası, geçmiş travmasını yaratan davranışı tekrarlamaktan korkmasına rağmen, iç sesi onunla iletişime geçtiği anda en ufak şüphe duymadan o pası atmıştır. Bu gerçek bir ego yoksunluğu anının futbol sahasındaki tezahürüdür. Güçlü bir farkındalık, doğa ve insanlıkla bir olmamızı ve sonucunda da gerçekliği çarpıtmadan algılamamızı sağlar. Yaşamın özü sadece ve sadece böyle anlarda, tüm çıplaklığıyla kendisini gösterir.
Bölüm 4: Ego Gerekliliği
Bir ile Yüz Arasındaki Yolculuk
Ego Jinpachi ilk maçtan sonra oyunculara, artık sıfırı bir yapmayı başardıklarını ve bir ile yüz arasındaki asıl yolculuklarının başladığını söyler. Isagi’nin farkındalık seviyesi bu yolculukta bir katalizör etkisi görür. Sahadaki diğer 21 kişinin mekansal ve duygusal durumunu, aynı zamanda güçlü ve zayıf yönlerini fark edip bu farkındalığı ile sahanın geleceğini görebilmekte ve bu sayede doğru anda doğru yerde bulunabilmektedir.
Çok kısa süre içinde Takım Z, Isagi’nin farkındalığı etrafında organize olmuş bir takım haline gelir. Isagi’nin oyun liderliği ve 2 maçta attığı son saniye golleri ile Takım Z, ikinci olarak gruptan çıkmayı başarır. Fakat bu maçlar sırasında Isagi bir şeyin farkına varır. Bu galibiyetlerin sebebi kendi futbol yeteneği değil, takım arkadaşlarının güçlü yönlerini ve mekansal durumlarını başarılı bir şekilde kullanmış olmasıdır. Kendi başına savaşmak zorunda kaldığı pozisyonlarda hep yetersiz kalmaktadır. Bu durumda, takım arkadaşlarının ve çevresel şartların yetersiz olduğu anlarda Isagi’nin galibiyet için yapabileceği herhangi bir şey olmayacaktır.
Gerçekçi olmak gerekirse yüksek farkındalık hali, çoğu insanın ulaşabildiği bir durum değildir. Bu farkındalık hali, doğru anda doğru yerde olmamızı ve doğru kararı vermemizi sağlar. İnsanlığın en alt noktasından en tepe noktasına çıkma sürecimizde yolumuzu olağanüstü derecede açmasına karşın, normlara uymayan tarzda bir emek, bakış açısı ve yolculuk ister. Bu sebeple dünyanın, güçlü egoların çarpışmasından doğan bir kaos durumunda olduğunu gözlemleyebiliriz. Yüksek farkındalık sahibi insanlar ise, bu kaosun içinde doğru anda, doğru yerde ve doğru durumda bulunarak, kendi iç huzurlarını bulurlar ve sonuç olarak yaşamın özünü kavrayıp dingin bir mutluluk hali elde ederler. Farkındalık halinin bütün bu doğal özelliklerine karşın, toplumda hayata tutunmaya ihtiyaç duyan herkes, tamamen tek başlarına oldukları kişisel savaş anları ile karşılaşır. Bu anlarda, insanın kişisel ustalıkları bu savaşlardan galip çıkmasını sağlar. Bu kişisel ustalıkların geliştirilmesinde ve kritik anlarda kullanılmasında ise insanın egosunun ne kadar güçlü olduğu, sonucu değiştirebilecek seviyede bir rol oynar.
Bu sebeple Ego Jinpachi, ikinci tura geçiş sınavında oyuncuları bireysel bir yetenek sınavından geçirir. 90 dakikada 100 gol atmaları gereken bu sınavda Isagi, fiziksel özelliklerini test eder ve kişisel silahı olan gelişine şutlarda ustalığını keskinleştirir. Artık kendi başına bir savaş vermesi gerektiğinde kullanabileceği gerçek bir silahı vardır.
Bu sınav sonrasında ikinci tur başlar. İkinci tur oyuncuların sahadaki kişisel mücadele anlarının arttırılmasını ve oyuncuların egolarının gelişmesini amaçlar. Bu sebeple oyunculardan üç kişilik bir takım kurması istenir. Blue Lock projesinin en iyi üç oyuncusu bir takım kurar ve Isagi bu takıma karşı oynamak ister. Unutmayın ki Isagi, dünyanın en iyisi olmak istemektedir. Projenin en iyi oyuncusu olan Itoshi Rin, bu teklifi kabul eder ve maç başlar. Itoshi Rin, sahada futboldan hiç keyif almıyor gibi bir görüntü çizmektedir. Fakat kendisini sahadaki herkesten üstün görmektedir ve projenin en iyi oyuncusu olduğuna emindir. Maç başlayınca bunun doğruluğu herkes için netleşir. Isagi sürekli Rin’e karşı bire bir savaş vermek zorunda olduğu pozisyonlarda kalır ve feci bir şekilde ezilir. Farkındalığını kullandığı her anda da, karşı tarafın gol atma ihtimalinin kendilerinden yüksek olduğunu fark eder. Sonuç olarak Rin maçı domine eder ve Isagi’nin takımı maçı farkla kaybeder. Egoları ve ustalık seviyeleri güçlü olan taraf, zayıf olan tarafı ezip geçmiştir.
Bölüm 5 (Son):
Ego ve Farkındalığın Dansı
Şans En Çok İsteyenin Yanındadır
Michael Jordan, belki de gelmiş geçmiş en büyük egolardan biri. Çıktığı 6 NBA finalinin 6’sını da kazanmış, döneminde Black Jesus olarak bile anılan tarihin en iyi basketbol oyuncusu. Peki Michael Jordan gerçekten mutlu muydu?
Michael Jordan’ın küçüklüğüne ve aile yapısına baktığımızda, ailesinin yüksek beklentileri altında ezilmiş bir çocuk görmekteyiz. Ayrıca abisi ile sürekli basketbol oynayıp abisine karşı sürekli kaybeder. Bütün bunlar, Michael Jordan’ı bir kazanma delisi haline getirir. En ufak bir mağlubiyete tahammülü yoktur ve her zaman kazanmaya ihtiyacı vardır. Bu kazanma bağımlılığından ötürü kumarla alakalı problemler de hayatında peşini bırakmamıştır. Hatta bu kazanma bağımlılığı, arkadaşının babaannesiyle poker oynarken hile yapacak kadar ileri gitmiştir. Böyle bir psikolojik yapı ile iç huzur bulunabilir mi?
Itoshi Rin karakteri ile Michael Jordan’ın hayat hikayesi paralellik gösterir. Itoshi Rin, Real Madrid’de oynayan abisinin gölgesinde kaldığı için hayatını futbolda abisini yenmeye adamıştır. Olağanüstü futbol yeteneğinin sebebi budur. Fakat kendisi mutlu değildir. Buna karşın ana karakterimiz Isagi, Blue Lock projesine katılmasıyla beraber sürekli olarak kendisini keşfeden, gelişen ve meraklı bir karaktere dönüşmüştür. Heyecanlıdır ve çıktığı yolculuktan dolayı mutludur. Aslında işin özeti, mutluluk ve iç huzur, ego ile korelasyon içinde değildir. Bundan güçlü bir egoya sahip insanın mutsuz olacağı sonucu çıkmaz, sadece birbirleriyle ilişkili değillerdir. Mutluluk ve iç huzur, farkındalık ve anlayışın konusudur. Ego’nun konuları ise var olmak ve rekabet etmektir.
Isagi, Blue Lock’ta bir varoluş mücadelesinin içinde olduğundan yeteneklerini geliştirmeye devam etmekte ve daha güçlü egolar ile bir takım kurmaktadır. Hatta metnin başında bahsettiğim Barou adlı karakteri de takımına dahil etmiştir. Artık Itoshi Rin ile rövanş maçına hazırdır. Maçın başlamasıyla beraber Rin ve Isagi aslında birbirlerine benzediklerini anlamaya başlarlar. Isagi’nin farkındalığı daha yüksek olsa da, aslında konu futbol olunca Rin’in de farkındalık seviyesinin istisnai bir boyutta olduğu ortaya çıkar. Aynı şekilde henüz Rin’in seviyesine gelememiş olsa da Isagi’nin futbol yetenekleri oldukça gelişmiştir ve egosu güçlenmiştir. İki oyuncu da hem egolarını, hem de farkındalıklarını sonuna kadar kullanmaktadır. Sahadaki kimse oyunu onlar kadar iyi algılayamaz. Fakat Rin ve Isagi farkındalıklarının sınırını sonuna kadar zorlayarak sahanın geleceğini görüp, takım arkadaşlarından maksimum verimi almayı başarırlar. Oldukça çekişmeli bir maç sonunda durum 4-4 olmuştur ve 5 olan kazanacaktır. Isagi ceza sahası dışında topla buluşur fakat bire bir mücadelede Rin, Isagi’nin golü atmasını engeller. Rin’in takımı takımca son bir saldırı yapar. Gol yiyecekleri kesin gibi gözükürken Isagi farkındalığı sayesinde son anda şuta ayağını sokmayı başarır. Eğer topu kazanabilirlerse ilerde takım arkadaşı bomboştur ve maçı kazanacaklardır. Fakat top havada süzülür, süzülür ve Rin’in tam önüne düşer. Rin golü atar ve takımına maçı 5-4 kazandırır. Şans Rin’in yüzüne gülmüştür.
Isagi ve takım arkadaşları, şanssızlıkları sebebiyle yıkılmış durumdadırlar. Top farklı bir yere düşmüş olsa maçı kazanmış olacaklarına emindirler. Bunun üzerine Ego Jinpachi durumu açıklar. Herkes anın heyecanıyla topu izlerken, Rin eğer top düşerse gol atabileceği tek bölgeye koşmuştur. Yani aslında ekstrem düzeydeki kazanma isteğinden dolayı, fırsat oluşabilecek durumları kovalamayı bırakmamıştır ve böylece şans onun yüzüne gülmüştür. Bu bir tesadüf değildir. Itoshi Rin, kendisiyle başa baş bir performans sergileyebilen Isagi’yi takımına dahil eder. Böylece bu ikili Blue Lock’ta yollarına beraber devam ederler.
Yazımızın sonuç bölümüne gelirsek, futbol ve Blue Lock projesini savaş ve yaşamın metaforlaştırılmış bir versiyonu olarak düşünebiliriz. Aslında Isagi ve Rin’in yaşamın en üst noktasına çıkmaları güçlü bir egoyu ve aynı zamanda güçlü bir ego yoksunluğu durumunu, yani farkındalığı, beraber kullanabilmeleriyle ve iki tarafı da güçlendirebilmeleriyle mümkün olmuştur. Bu iki oyuncu, bireysel olarak savaşmaları gereken bir an geldiğinde frekans değiştirerek ego durumuna, farkındalık gereken anlarda ise frekans değiştirerek ego yoksunluğu durumuna geçmiş ve iki durumu da en üst seviyeye çıkmak için kullanmışlardır. Bir bireyin, hayatını mutlu ve başarılı geçirebilmesinin yolu, güçlü bir ego ile güçlü bir farkındalık durumunun hayatın ritmine uyacak şekilde beraber kullanılmasıdır.
Bu yazıyı sevdin mi? Aşağıdaki videoya bakmaya ne desin?
Son Yazılar
- Tüp Mide Ameliyatı – Günlüğüm
- Bilinçaltı Nedir ve Bilinçaltı Temizliği Nasıl Yapılır?
- Özgüven Eksikliği: Belirtiler, Nedenler ve Çözüm Yolları
- Eğlenceli kişilik inanç testi
- Imposter Sendromu Testi
- Beş Sevgi Dili Testi
- Fiziksel Temas: Sevgi Dili Olarak Dokunmanın Gücü
- Hizmet Sevgi Dili: Yardım ve Desteğin Gücüyle İlişkilerinizi Güçlendirin
- Başarıdan Şüphe Etme – Impostor Sendromu
- Hediye Alma: Sevgi Dili Olarak Anlamlı Hediyelerin Gücü
- Toksik İlişki: Sevginin Karanlık Yüzü
- Çakra Durum Analizi
- Nitelikli Zaman: Sevginin Kaliteli İfadesi
- 5 Sevgi Dili Nedir?
- Freud ve Jung Arasındaki Kopuş: Psikanalizdeki Tarihsel Çatışma
- Anima Animus 7 : Kadın ve Erkek
- Anima Animus 6 : Arketipler
- Anima Animus 5 : Ortak Bilinçaltı
- Anima Animus 4 : Jung ve EGO
- Anima Animus 3 : Bilinç ve Bilinçdışı